Kırkpınar’da ilk kemer uygulaması, Kurtdereli Mehmet Pehlivan’ın vefatı üzerine, 1939 yılında Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nün başpehlivanlığı kazanacak olan güreşçiye bir sene kalmak üzere bir “Kurtdereli kemeri” uygulaması ile başlamıştır. Kemerin halkalarına zincirlerle asılı on yazısız madalya mevcut olup bunlara her sene kazanan başpehlivanın adı yazılacaktır. Bu kemer on sene sonra en az üç defa ismini yazdırmağa muvaffak olan başpehlivana hediye edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu kemeri 1939, 1940 ve 1941 yıllarında başpehlivan olan Tekirdağlı Hüseyin Alkaya almıştır. Ancak bu kemer altın dan değildir.
Geleneksel Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin en büyük ödülü olan Altın Kemer uygulaması ilk defa 1960 yılında Edirne Belediyesi tarafından hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur. Altın kemer bir pehlivanın güreş hayatının zirve noktasıdır. Kırkpınar yağlı güreş festivali için özel hazırlanmıştır. 22 ayar altından olup, yaklaşık 1,400 gr ağırlığındadır.
Üç yıl üst üste Türkiye’nin Başpehlivanlığı unvanını alan Başpehlivan Edirne Belediye Başkanlığının ortaya koyduğu yaklaşık 1.400 gr ağırlığındaki altın kemerin sahibi olmaktadır. Altın kemer ilk defa 1960 yılı başpehlivanı İbrahim Karabacak’a takılmıştır. Bugüne kadar bu kemere 1966, 1967 ve 1968 yılları başpehlivanı Ordulu Mustafa Bük, 1976 1977, 1978 yılları başpehlivanı Karamürselli Aydın Demir, 1982, 1983, 1984 yılları başpehlivanı Denizlili Hüseyin Çokal sahip olmuştur. Karamürselli Başpehlivan Ahmet Taşçı'da, 1990, 1991, 1992 ile 1995, 1996 ve 1997 yılları arasında üst üste iki dönem Başpehlivan olduğundan Altın Kemer'in iki defa daimi sahibi olmuştur.
Kıspet sözcüğü Arapça “kisvet” kelimesinden gelmekte olup belden aşağı giyilen giysi anlamına gelmektedir. Yağlı güreşe çıkan her pehlivanın güreş malzemesinin başında “Kıspet” gelir. Manda, dana, malak, keçi, sığır gibi hayvanların derisinden yapılan, bel kısmı dört parmak genişliğinde ve kalın olan bir alt giysisidir.
Kıspet, kasnak, hazne, arka, oyluk, paça, şiraze, ayna bölümlerinden oluşmaktadır.
El sanatları alanında yaratıcılığın önemli bir simgesi olarak pehlivanların güreşlerde giydiği kispet; sağlıklı hayvanların derilerinden yapılan, belden diz altına kadar uzanan, dar paçalı kıyafetlerdir. Festivalde pehlivanlar tarafından özel olarak giyilen bu kıyafet, az sayıda ustanın el sanatı alanındaki inceliklerini sergilemektedir. Kispet yapımında derin bir bilgi ve beceriye sahip olan İrfan Şahin, 2012 yılında gerçekleştirilen ödül töreniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” ilan edilmiştir.
Geleneksel el sanatlarımız içinde yer alan kispet ve kispet ustalığı yağlı güreşlerin çok önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Türkiye’nin meşhur kispet ustaları arasında en eski olanı Nazif Usta’dır. Ondan sonra Yeşil Hafız, Telaşeli Mehmet Usta, Balıkesirli Hidayet Başsaraç ve çırağı Bigalı İrfan Şahin, İrfan Usta, Bigalı Mehmet Derse ve Samsunlu Uğur Kesen yer almaktadır.
Kırkpınar’ın davet simgesi Kırmızı Dipli Mum’dur. Kitle iletişim araçlarının yaygın olmadığı dönemlerde Kırkpınar Ağası tarafından kırmızı dipli mum Mart ayından itibaren kasaba ve köylere, pehlivanlara ve tanınmış kişilere gönderilir ve bu kişiler Kırkpınar'a davet edilirdi. Halk arasında sıkça kullanılan “kırmızı dipli mumla çağırmak” deyimi de buradan gelmektedir. Kırkpınar'ın olmazsa olmazlarındandır. Bugün sembol olarak kullanılmaktadır.
Günümüzde Edirne Belediye Başkanı, Edirne Valisi ve Kırkpınar Ağası ile birlikte devlet protokolünü Ankara'da makamlarında ziyaret ederek, kendilerini kırmızı dipli mum ile Kırkpınar Yağlı Güreşlerine davet etmektedir.
Kent esnafıda davul-zurna eşliğinde ziyaret edilerek kırmızıdipli mum ile Kırkpınar Yağlı Güreşlerine davet edilmektedir.
Zembil, sadece kispet taşımak için kamıştan ve özel bir tezgâhta el ile yapılan çanta biçimli geleneksel bir el sanatı ürünüdür. Farsça bir kelimedir. “Küçük Sepet” anlamına gelmektedir. Güreş terminolojisinde “kındıra veya saz gibi su bitkilerinden pehlivanların kispetlerini taşımak ve muhafaza etmek için kullandığı çanta” demektir. Zembilcilerin piri, zembil örüp emeği ile geçinen Hz.Süleyman’dır.
Güreş terminolojisinde Cazgır; Güreşten iyi anlayan, oyunların sonuçlarını önceden tahmin edebilen, pehlivanların özelliklerini, yaptıkları oyunları, daha önce aldıkları başarıları bilen ve dua okuma kabiliyetine sahip görgülü kimseye denir.
“Salavatçı” da denilen “Cazgır”, yağlı güreşlerdeki tüm pehlivanları adları, şanları, güreş oyunlarındaki hünerleri ile birlikte seyircilere uygun mısra ve dualarla tanıtan, izleyicileri coşturan, onları güreşe davet eden ve güreşleri başlatan kişidir.
Salavat, Yağlı güreşlerde cazgırın pehlivanları meydana salmadan söylediği manzum övgü ve ikaz dolu sözlere denir.
Cazgırın bütün pehlivanları yakından tanıması, eşleştirme (her bir güreşçinin rakibinin belirlenmesi) yaptığı sırasında dualarını okurken pehlivanların kuvvetli yönlerini söyleyerek rakibini uyarması, nasihat etmesi gerekir. Sesinin gür olması, dua kurallarına uygun mısralar düzmesi özelliklerinden başta gelenleridir.
Cazgır, meydanda birliği sağlamaya çalışır, pehlivanları ortak bir ruh etrafında tutmaya gayret eder. Konuşmaları, heyecan verici ve uyarıcı bir etki yapar. Cazgır, salavat denilen duaları müzikal bir biçimde seslendirerek pehlivanlar ve izleyiciler üzerinde coşturucu rol oynamaktadır. Cazgırlık bir meslek olarak görülür ve mutlaka usta - çırak ilişkisi ile cazgır olunur. Cazgırların da geleneksel giysileri vardır.
Kırkpınar güreşlerini diğer güreşlerinden ayıran, pehlivanların yağlanarak güreş yapıyor olmasıdır. Yağsız Kırkpınar düşünülemez. Yağlı güreşte rakibi tutmak ve kavramak için daha fazla güç sarf etmek gerekir. Dolayısıyla Yağlı güreşte başlıca unsur kaba kuvvet olmaktan çıkar, ustalık ve motivasyon önemli unsurlar olarak ön plana çıkar. Kırkpınar'da pehlivanların yağlanma işi, onlara yağ veren Yağcılar aracılığıyla yapılır.
Yağlı güreşler esnasında, kızgın güneş altında gözlere yağ kaçması, pehlivanlar için zor bir durumdur. Çünkü gözleri yanan pehlivanlar, güreşe devam edemezler. İşte bu sırada alan çevresinde bekleyen "Bezciler", güreşçilerin imdadına yetişirler. Bunun için de bezcilerden bez istenir, önce tülbentlerden almak için de yine güreşmekte olduğu rakibin izni gerekir. Aksi yapıldığı takdirde bez alarak gözünü silmekte olan bir güreşçiye rakibi dalıp yere indirebilir. Hatta gücü yetiyorsa yenebilir ki, bu galibiyet geçerlidir.
Kaynak: www.edirnekirkpinar.com Edirne Belediye Başkanlığı
Kırkpınar Yağlı Güreşleri Bilgi ve Dökümantasyon Merkezi